Skip to content

Personal tools
You are here: Home » Haber » Arşiv » Türkiye Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi’nin Ortak Açıklaması

Türkiye Komünist Partisi ve Yunanistan Komünist Partisi’nin Ortak Açıklaması



18 Mart 2011 tarihinde Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) heyetleri, iki ülkedeki ve içinde bulunduğumuz coğrafyadaki durumun ayrıntılarıyla tartışıldığı bir toplantı gerçekleştirmiştir. Bu toplantı sonucunda iki komünist parti, ulaştığı bazı temel sonuçlara dair aşağıdaki metni yayımlamaya karar vermiştir.

1. Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve İran Körfezi’ndeki gelişmelere dair

1.1. İki komünist parti Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki kitlesel halk hareketlerini, işçi sınıfı mücadelelerini ve emekçi sınıfların sosyal, sendikal ve demokratik haklar için verdiği mücadeleleri selamlamaktadır. Partilerimiz, burjuva yasallığına meydan okuyan ve sermaye egemenliğinin baskı mekanizmalarıyla çatışan halk hareketlerine yüz binlerce emekçinin katılımının önemine işaret eder.

1.2. Bununla birlikte devrimci hareketin dünya çapındaki deneyiminden hareketle, sadece sermaye sınıfının siyasi kadrolarının (Bin Ali, Mübarek vb) yerinden edilmesinin altı çizildiği ve iktidarın bir bütün olarak işçi sınıfının eline geçmesi, temel ve yoğunlaşmış üretim araçlarının toplumsallaştırılması, halkın ihtiyaçlarının karşılanmasının ön koşulu olan ekonominin merkezi planlaması için sermaye sınıfına bir bütün olarak karşı çıkılmadığı sürece işçilerin özlemlerinin karşılanamayacağının açık olduğu belirtilmelidir.

1.3. Buna paralel olarak bu bölge, doğal kaynakları, Afrikadan Avrupa ve Asyaya ve Avrupa ve Avrasyadan Afrikaya geçiş noktası olması nedeniyle emperyalistler açısından büyük önem taşımaktadır. Emperyalistler arasında yoğun çelişkiler açığa çıkmaktadır. Eski emperyalist güçlerin (ABD, Almanya, Fransa, İtalya vs) yanı sıra, Çin ve Rusya gibi yenileri de bölgede etkin durumdadır. Emperyalist birlikler, NATO ve AB, bölgeye olan ilgilerini ortaya koymuş bulunmaktadır; bölgeye doğrudan nüfuz etmek, hatta askeri müdahalede bulunmak konusundaki planlarının ayrıntıları üzerinde çalışmaktadırlar. KKE ve TKP, “Büyük Ortadoğu” adı verilen planı şiddetle kınamakta ve başka emperyalist planlar gibi bu planın da karşısında bölgenin mücadele eden haklarının yanındaki yerini alan komünistleri ve diğer antiemperyalist güçleri bulacağını ifade etmektedir. Bütün halkların, kafasına silah dayanmaksızın, emperyalist müdahaleler olmaksızın kendi geleceklerini tayin etme hakkını tüm gücümüzle savunacağız. Bu ilkeye dayanarak, Avrupa ve Amerika’nın emperyalist güçlerini içeren BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararın ardından Libya’ya karşı gerçekleştirilen emperyalist müdahaleyi lanetliyoruz.

1.4. Bir diğer önemli husus, nükleer enerji bahanesiyle İrana yöneltilen emperyalist saldırı tehdididir. KKE ve TKP, İran’ın nükleer programı bahane edilerek (tıpkı birkaç yıl önce Irak’ın sözde sahip olduğu kitle imha silahları üzerinden işgal edilmesi gibi) planlanmakta olan emperyalist savaşa karşı durmaktadır. Emperyalistlerin amacı İran’ın doğal zenginliklerini kendi denetimleri altına almaktır. Bu planları bozmak üzere, ülkelerimizin İran’a karşı emperyalist planlarda yer almaması için mücadele edeceğiz.

1.5. Aynı zamanda Irak halklarına büyük acılar çektiren, bu ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden işgale karşı da mücadelemizi sürdüreceğiz.

1.6. İsrailin emperyalist saldırılarına karşı mücadele eden Filistin halkıyla dayanışmamızı ilan ediyoruz. Filistinlilere karşı insanlık dışı muameleleri, inşa edilen duvarı; ABD ve NATOnun, ordusu ya da güvenlik güçleri olmayan birhayaletdevlet yaratma amacıyla Filistin önderliğine uyguladığı baskıyı şiddetle kınıyoruz. KKE ve TKP başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarını temel alan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasının yanındadır. Ayrıca İsrailin Suriye ve Lübnanda işgal ettiği bütün topraklardan çekilmesi için verilen mücadeleyi desteklemeye de devam edeceğiz.

1.7. Bölgenin sermaye sınıfları katıldıkları emperyalist birlikler ve ittifaklardan yararlanmak üzere eksenler ve karşı eksenler yaratmaktadır. Diğerlerinin yanı sıra, Türkiye sermaye sınıfı “yeni Osmanlıcılıkadı verilen araçla, dini duyguları ve “ılımlı İslam”ı kullanarak Filistin halkı ve diğer Arap halklarının sözdehamisirolünü oynamak ve bölgesel rekabet kapsamında İsraille zıtlaşmak suretiyle bölgede aktif bir konum almaya çabalamaktadır. Gerçekte ise Türkiye sermaye sınıfı sadece bölge halklarının maruz kaldığı kapitalist sömürüyü artırmaya ve daha genel emperyalist tasarımları desteklemeye çalışmaktadır. AKP hükümetineantiemperyalistbir rolatfedenbölgemizdeki antiemperyalist güçler büyük bir hata yapmaktadırlar. Bölge halklarını bunun büyük bir yanlış olduğu konusunda uyarıyoruz!

1.8. Türkiye sermaye sınıfının Suriye, Hamas, Hizbullah gibi güçlerle ittifak halinde etkin bir rol alma çabalarının karşısında Yunanistan sermaye sınıfı ise, Filistin halkına karşı suç işlemeyi sürdüren ve İrana karşı bir saldırı hazırlığı içinde olan İsrail devletiyle, ortak askeri tatbikatları da içerecek biçimde, ilişkilerini tazeleme arayışı içindedir. İki ülkenin sermaye sınıflarının rekabetine ve bölgedeki emperyalist planlara katılımlarına dair bu gelişmeler iki ülke halklarına ya da genel olarak bölge halklarına hiçbir yarar getirmeyecek, askeri çatışma tehlikesini artıracaktır.

1.9. Kıbrıs’ın ABye katılımının Kıbrıs sorununu çözeceği iddiaları haklı çıkmamıştır; bu iddiaların haklı çıkması zaten düşünülemezdi bileBunun nedeni ABnin emperyalist karakteriyle ilişkilidir. Bu emperyalist birlik sorunların adil bir biçimde çözülmesiyle değil, temsil ettiği tekellerin çıkarı için pazarının genişlemesi ve güçlenmesiyle, işçilerin daha sistematik bir biçimde sömürülmesiyle ilgilenmektedir. Partilerimiz Kıbrıs’ın, “Barış İçin Ortaklıkkapsamında emperyalist örgüt NATOya dahil edilerek asimile edilmesi girişimlerini lanetlemekte ve Kıbrıs sorunun barışçıl, adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulmasını savunmaktadır. Böyle bir çözüm, tek bir egemenliğe ve uluslararası kimliğe dayanan federal, çok bölgeli ve çok toplumlu bir Kıbrıs devletinin kurulmasıdır. Hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumların yabancı üsler ve askerlerden, hamilerin ve garantörlerin vesayetinden arınmış ortak bir vatana kavuşması birleşik ve bağımsız bir Kıbrıstan geçmektedir.

2. Balkanlardaki gelişmelere dair

2.1. Çeşitli enerji nakil hatlarının ve ulaşım kavşaklarının kesişim noktasında bulunan Balkanlar son 20 yıl içerisinde kendisini emperyalistler arası rekabetin merkezinde bulmuştur. Tekeller ve eski ve yeni emperyalist güçler arasında piyasaların denetimini ele geçirme mücadelesi devam etmektedir.

2.2. NATO son yıllarda planlarını desteklemek amacıyla hem yeni ülkeleri asimile etmiş hem de bazı ülkelerin “Barış İçin Ortaklık” adı verilen programa katılımını sağlamıştır. Bu bölgede NATO’nun genişlemesinin halklar ve barış üzerinde yıkıcı etkileri bulunmaktadır. KKE ve TKP ülkelerimizin NATO tasarımlarından kopması, bu emperyalist örgütten kurtulması ve bu örgütün zayıflayıp, dağılması için yürüttüğü mücadeleye devam edecektir. Bununla birlikte, NATO’nun dağıtılması için verilen mücadele emperyalist planların bozulması, ülkelerimizin NATO’dan çıkması mücadelesiyle ilişkilendirilmediği takdirde, NATO’nun “dağıtılması” talebinin tamamıyla pasifist bir dilek olarak kalacağının altını çiziyoruz.

2.3. AB, Avrupalı tekellerin çıkarlarını ve yeni piyasaları, doğal kaynakları ve enerji yollarını ele geçirme ve denetleme yönündeki stratejik amaçlarını desteklemek amacıyla ince ince planlanmış bir genişleme planıyla hareket etmektedir. Katılım sürecinin genel özelliklerinden bir tanesi, AB’ye katılacak ülkelerde sermaye devletlerinin modernleştirilmesine ve ekonomilerin, sermayenin rekabet gücünü ve kârlılığını artırma ihtiyacına uygun olarak; serbestleştirme, özelleştirme, çalışanların haklarının ve sosyal güvenliğin tasfiyesi, sosyal hizmetlere yapılan kamu harcamalarının kısılması ve sağlık, eğitim ve sosyal harcamalar konusunda emek düşmanı dönüşümlerin gerçekleştirilmesi gibi ağır kapitalist yeniden yapılanma planları vasıtasıyla düzenlenmesine yönelik politikaların geliştirilmesidir. KKE ve TKP, AB’nin, merkezinde büyük sermayenin çıkarlarının durduğu devletlerarası emperyalist bir birlik olduğu ve halklar açısından daha da tehlikeli bir örgütlenmeye dönüşeceği görüşündedir. İki komünist parti Türkiye gibi yeni ülkelerin AB’ye katılımına karşı durmakta ve tüm halkların bu emperyalist birlikten ayrılma hakkının savunulması için verilen mücadeleyi desteklemektedir. Bu hak, KKE tarafından Yunanistan’da sürekli olarak savunulmaktadır.

2.4. KKE ve TKP, NATO’nun 1999’da Yugoslavya’ya karşı müdahalesinden sonra ABD ve Avrupa Birliği’nin desteğiyle takvime bağlanan ve Temmuz 2010’da Lahey Uluslararası Adalet Divanı kararıyla “meşrulaştırılan” Kosova’nın bağımsızlık ilanının “Pandora’nın kutusunu” açacağını öngörmekte ve bunun sınırların değişmesi konusunda, Rus hükümeti tarafından tanınan Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını ilan etmesi örneğinin de gösterdiği gibi sadece bölgemizle sınırlı olmayan tehlikeli sonuçlar doğuracağını tahmin etmektedir.

2.5. Emperyalistler, planlarını uygulamak amacıyla çeşitli azınlık sorunlarını kullanmaya veya yaratmaya çalışmaktadır. Bu tür niyetler NATO’nun, ABD’nin ve AB’nin müdahalelerinde açıkça görülmekte ve Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabında tarif edilmektedir. Her türlü ayrımcı politikaya karşı azınlıkların haklarını savunan KKE ve TKP azınlıkların, bölge halklarının katledilmesine neden olabilecek emperyalist planların bir “aracı” değil, Balkan halkları arasında bir dostluk köprüsü olmalarını savunmaktadır.

2.6. İki komünist parti, çeşitli emperyalist planların ve milliyetçi çevrelerin desteklediği gerçek ve gerçek olmayan azınlık sorunlarının kışkırtılmasına, komşu ülke topraklarının ilhakını savunan görüşlerin yeniden canlanmasına, bölgemizde sınırların değişmesine karşı bir duruş sergilemektedir. Son yıllarda özellikle, bölge halklarına ciddi zararlar verebilecek “Büyük Arnavutluk” adı verilen senaryonun geliştirilmekte olduğu görülmektedir. Bölgemizdeki komünistleri milliyetçi propaganda ve şovenizmi engellemek konusunda önde gelen bir rol oynamaya çağırıyoruz.

2.7. KKE ve TKP, Ortadoğu, Balkanlar ve Avrasya’da çeşitli emperyalist tasarımlarla ilişkili olan Kürt sorununun önemli bir sorun olduğu görüşündedir. Her ne kadar işçi sınıfı açısından Kürt sorunu bir eşitlik, adalet ve özgürlük sorunuysa da emperyalistler açısından bu sorun çeşitli iktisadi çıkarların savunulması, jeopolotik dengelerin ve rekabetin etkilenmesi, enerji kaynaklarının ve enerji nakil hatlarının denetimi ile ilgilidir. Bizler açısından Kürt sorunun, ABD, NATO ve AB’nin kendi amaçları temelinde yaptığı girdiler üzerinden bölge halklarının lehine bir çözüme kavuşamayacağı açıktır. Kürt sorunu, esasen sermaye iktidarının kendisini kurması, dini duyguları kullanarak sermayenin kârlılığının artırılması amacıyla ortaya atılan AKP’nin “demokratik açılımıyla” çözülemez. Kürt sorunu ancak kararlı bir antiemperyalist mücadeleyle, işçilerin iktidarının kurulması ve zafere ulaşması için verilen mücadeleyle, yani sosyalizm mücadelesiyle ilişki içerisinde bölge halklarının çıkarlarına uygun bir çözüme kavuşabilir. Kürt sorunu emperyalist planlar ve “güvencelerle” değil, devrimci süreçler içerisinde, devrimci ideallerle çözülecektir.

3. Yunan-Türk ilişkilerindeki gelişmelere dair

3.1. Yunan-Türk işbirliği politikasının, sermaye sınıflarının bölgede oynayacakları rol üzerindeki, çıkarlarının savunulmasıyla ilgili rekabetiyle birlikte ilerlediğini ve işbirliği ile rekabet arasındaki bu diyalektik ilişkinin gelişim içerisinde bulunduğu görüşündeyiz.

3.2. İki komünist parti, iki ülkenin halklarının hükümetler arasında oluşturulan “Yüksek İşbirliği Konseyi”nden ve şimdiye kadar imzalanan 21 mutabakat zabtı ve deklarasyondan kazanacağı hiçbir şey olmadığı kanaatindedir. Bu adımların tamamı Yunanistan ve Türkiye emekçilerinin toplumsal ihtiyaçlarının karşılanmasını değil, sömürüsünü amaçlamaktadır.

3.3. İki ülkenin NATO içerisinde bulunmasının, NATO iki ülkenin sınırlarını ve egemenlik haklarını tanımadığı ve iki ülke arasındaki ilişkilerde hakem rolü oynamanın peşinde olduğu için, halklarımıza ve halklarımızın barış içinde bir arada yaşamasına büyük zarar verdiği inancındayız.

3.4. Türkiye sermaye sınıfının iktisadi ve askeri güce dayanarak Ege’deki gelişmelere (casus belli tehdidi, “gri bölgeler”, Ege üzerinde yapılan uçuş ihlalleri vb üzerinden) yön verme çabaları, iki ülkenin son derece yüksek askeri harcamaları, Ege üzerindeki it dalaşları vs. bütün barışçıl çözüm iddialarına karşın silahlı çatışma için bir arka plan yaratmaktadır.

3.5. Diğer yandan iki ülkenin sermaye sınıflarının Ege’deki petrol kaynaklarının ortak kullanımına dair planlarının amacı yerli ve yabancı tekellerin kârlılıklarını artırmak üzere enerji kaynaklarının denetimine el koymasını amaçlamaktadır. İki ülkenin işçi sınıfları ve halklarının bu planlardan kazanacakları hiçbir şey yoktur.

3.6. Japonya’daki depremin yıkıcı sonuçlarını göz önünde bulunduran iki komünist parti, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapımını yeniden teyit ettiği Akkuyu nükleer santralinin inşasına karşıdır. Deprem bölgesinde bir nükleer santral yapılması, hem Türkiye hem de Yunanistan halklarına karşı sürekli bir nükleer tehdit teşkil edecektir.

3.7. İki komünist parti, iki ülkenin işçi sınıfları ve halkları arasında dostluğun ve uluslararası dayanışmanın geliştirilmesinde kararlıdır. İşçileri, Türkiye’nin AB’ye katılım süreci, Ege’nin bir NATO “bataklığına” dönüştürülmesi gibi olguların ardındaki gerçekliği görmeye çağırıyoruz. KKE ve TKP emperyalizme ve emperyalist birliklere, milliyetçiliğe, askeri harcamalara karşı, iki ülkenin sınırlarına saygı gösterilmesini savunan ortak eylemlerini yoğunlaştıracaktır. Partilerimiz aynı zamanda iki ülkenin halklarının çıkarına bir çözüme ancak bu çatışma, çelişki ve askeri karşıtlıkların esas kaynağının ortadan kaldırılmasıyla ulaşılabileceği gerçeğini gizlememektedir. Bu esas kaynak kapitalist artık kârlardan başka bir şey değildir.

4. Komünist hareketin durumu ve iki komünist partinin ortak girişimlerine dair

4.1. İki komünist parti antikomünizme, komünizmi faşizmle eşitlemeye kalkışan kabul edilemez girişimlere ve özellikle sosyalist kuruluşun temellerinin atıldığı ve güçlendirildiği, faşizme karşı zaferin kazanıldığı savaşın verildiği ve J. Stalin’in SSCB’nin ve SBKP’nin başında olduğu döneme ilişkin karalamalara karşı ortak faaliyetlerini sürdürecektir. Partilerimiz bütün komünist partilerin yasallaşması, komünist sembollere konulan yasakların kaldırılması, komünist partilerin faaliyetlerinin karşısına çıkartılan engellerin kaldırılması için verdiği mücadeleye devam edecektir.

4.2. KKE ve TKP, yalnızca komünistlerin değil antiemperyalist güçlerin de ortak faaliyetleri açısından, başta bölgemizde de faal bulunan NATO, AB ve IMF olmak üzere, bütün emperyalist birliklere karşı kararlı bir duruş sergilenmesinin önemli olduğu görüşündedir. Emperyalist birliklere karşı mücadelede geri çekilmek söz konusu bile olamaz!

4.3. KKE ve TKP, Avrupa Sol Partisi’nin (ELP) komünist partilerin “komünistlikten uzaklaştırılması” ve kapitalist sisteme özümsenmesi yönünde oynadığı olumsuz role işaret etmektedir. Emperyalist AB’nin siyasi “maşası” olan ELP’ye karşı mücadele iki komünist partinin ideolojik-siyasi çalışmalarının ana unsurlarından bir tanesi haline gelmiştir. İki komünist parti milliyetçiliğe ve sosyal demokrasiye karşı da benzer faaliyetler gerçekleştirecektir.

4.4. KKE ve TKP, gerek Balkanlar, Doğu Akdeniz bölgesi ve Avrupa’daki komünist partilerin bölgesel toplantılarına gerekse de Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantıları’na katkıda bulunma çabalarını sürdürecektir. Bu toplantılar komünist partilerin faaliyetleri arasında eşgüdüm sağlamak amacıyla düzenlenmeye devam edilmeli, dolayısıyla daha geniş oluşumlar içerisinde eritilmemelidir.

4.5. İki komünist parti, kapitalizm ve sınıf mücadelesinde güncel gelişmeler hakkında Marksist-Leninist teoriyi geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkartılan “Uluslararası Komünist Dergi”nin (International Communist Review; ICR) yaratılmasıyla sonuçlanan İstanbul Deklarasyonu’na bağlıdır. Partilerimiz, ICR çerçevesinde ve birlikte, uluslararası komünist hareketin oportünizme karşı Marksizm-Leninizm temelinde teorik ve ideolojik yeniden harmanlanmasına katkıda bulunma çabalarını sürdürecektir; uluslararası komünist hareketin krizi böylelikle aşılabilir ve sosyalizm hedefi bu şekilde yeniden canlandırılabilir.

4.6. KKE ve TKP sınıf hareketinin, Dünya Sendikalar Federasyonu’nun, Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu’nun, Dünya Barış Konseyi’nin, Dünya Demokratik Kadın Federasyonu’nun ve bölgemizdeki komünist gençlik hareketinin güçlendirilmesine daha da fazla katkıda bulunacaktır.

***

Türkiye ve Yunanistan’ın komünist partileri iki ülkenin ve bölgenin halklarına seslenmekte, tekellere, emperyalizme karşı mücadeleye; krizlerin, işsizliğin, yoksulluğun, eğitim ve kültürün gerilemesinin, müdahalelerin ve savaşların nedeni olan kapitalist barbarlığın yıkılması mücadelesine güç vermeye çağırmaktadır. Halklarımızı işçi sınıfının birliğinin sağlanması, tekeller tarafından baskı altında tutulan emekçi sınıflarla toplumsal bir ittifak kurulması; sınıf mücadelesinin, işçilerin iktidarı için ve bugün her zaman olduğundan daha da güncel ve zorunlu olan sosyalizm için verilen mücadelenin yükseltilmesi çabalarını güçlendirmeye çağırıyoruz.


e-mail:cpg@int.kke.gr
Haber


 
 

Anasayfa | Haber | KKE hakkında | Fotoğraflar / Videolar / Müzik | Red Links | Kişiler


Yunanistan Komünist Partisi - Merkez komitesi
145 leof.Irakliou, Gr-14231 Atina tel:(+30) 210 2592111 - faks:(+30) 210 2592298
http://trold.kke.gr - e-mail: cpg@int.kke.gr

Powered by Plone